Yazar - Alev Alatlı Yayınevi - Everest
Alev Alatlı kitapları eğlenmek için değildir. Okurken sizi, birinin sert parmak uçları ile biraz da canınızı acıtarak dürttüğünü hissedersiniz. Yazar kitaplarında, yaşadığı çağa tanıklık eder denir. "Beyaz Türkler Küstüler" ise baştan sona kadar 2010'lu yılların Türkiye'si için sağlam gözlemlere ve yorumlara dayanan bir tanıklık ve uyarı belgesidir bana göre...
Kitabın 1-5 Basım 2013 yayını elimde. Or'da (hala) kimse var mı? serisinin uzun bir aradan sonra çıkmış 5. kitabı. Kapak resmi bende yalnızlık ile merak duygusunu çağrıştırdı. (hala)'nın kırmızı bir okla aradan çıkarılarak el yazısı ile yazılmış olması dikkati çekiyor. Daha kapak tasarımını yorumlamaya çalışırken kitap adının altında yer alan "Biz oyunu kaybetmedik, sadece vakit yetmedi" sözü ile dumura uğruyorsunuz.
Kitapta 4 ana bölüm var . Her bölüm o bölümün konusuna uygun sembolik bir resim ile başlıyor. Bir sonraki sayfanın sağ üst köşesi ise halk ozanlarından alınan dörtlüklerle süsleniyor. Dörtlükler de o bölümün konusuna uygun tabii ki.İlk bölümün resmi V for Vandetta'dan tanıdığımız gülen maske. Bu bölüm bireysellik, internet, eğitim, bürokrasi ve kalitesizleşme veya yazarın deyimi ile paçozluk üzerine. İlk önce dil dikkatimi çekiyor bir hayli Arapça ve islami kelime var. Döneme uygun bir dil diye düşünüyorum. Sonra ne kadar çok tanıdık isim var. Okudukca görüyorum ki bütün kitap ya bazı isimlerin kodlanması veya bazı isimlerin birebir yazılması ile geçiyor. Siyaset,basın,magazin,sanat,din,müzik,moda,sosyeteden bir sürü isim.Hemen hemen hepsi eleştiriden paylarını alıyorlar. Internete ilişkin getirilen eleştiri bilginin bilgi olmaktan çıkıp malumata dönüşmesine sebep vermesi, kalitesizleşmeyi kolaylaştırması. Kitabın yerini almaması gerektiği irdeleniyor. Internet her ne kadar herkesin fikrini yazdığı demokratik bir ortammış gibi gözükse de aslında bir avuç oligark tarafından yönlendirilmesi nedeniyle özgür bir ortam olarak kabul edilemeyeceği belirtiliyor. Bir de "umumhane" deniliyor internete. Neden ? Kişilerin gerçek adlarını ve kişiliklerini saklamaları sebebiyle.
Tufeyli. Şöyle bir örnek var. Diyelim ki bir yere yemeğe davetlisiniz, tam giderken yolda bir arkadaşınıza rastlıyorsunuz, bu arkadaşınız davetli olmadığı halde yemeğe katılmak istiyor, sizinle beraber geliyor, bu durumda hiç beklemediği bir misafir ile karşılaşan ev sahibi ise zor durumda kalıyor; işte Tufeyli. Kısacası, birilerini kullanarak birilerinden geçinmek. Bir tür asalak.Tufeylilik inceden inceye işleniyor.
Miskinlik, miskin menifestosu konuları irdeleniyor, Emerson'un "her birey sadece kendi için yaşar, tarih yoktur sadece bireylere ait biyografiler vardır" felsefesinin, geleneksel değerleri yerle bir etmesi şiddetle eleştiriliyor.
Birinci bölümde Von Hagens'in Body Worlds'ü de eleştiriden payını alır. Von Hagens gerçekte kimdir öğreniyoruz. Bu sergiye gitmiştim, sergi çıkışı arkadaşlarımıza yemeğe gidiyoruz, yemek yiyemiyorum.Açım ama iştahım yok. Kitapta sergide yer alan iki adet plastinattan özellikle bahsediliyor ki hiç hatırlamıyorum nedense. Daha başka plastinatlar var benim aklımda.
Epizodik Bellek eksikliğine vurgu yapılıyor. Nedir "Epizodik Bellek", kişinin başından geçen hikayelerin bütünü. "Tecrübe birikmeyince de hayata dair simülasyonlar yapılamıyor" deniliyor. Çok doğru bir tespit bu diğer birçok tespit gibi.
Fethullah Gülen cemaatinin yapılanması , Genç Siviller gibi örgütlerin çalışmaları kitapta yerini alıyor. O kadar çok şey anlatılıyor ki; burada, anlatılanların binde birini bile anlatmam mümkün değil.
Kitabın yarısı 225. sayfaya kadar 1. bölüm. Kitaptaki ağırlıklı konu kalitesizleşme kısacası. Nedenlerini ise anlamak kolay.
Kitabın yarısı 225. sayfaya kadar 1. bölüm. Kitaptaki ağırlıklı konu kalitesizleşme kısacası. Nedenlerini ise anlamak kolay.
2. bölüm yukarıdaki resim ile başlıyor ki bu resmin ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok. Bir bilen belki açıklar diye koydum ama büyük ihtimalle astroloji, medyum, ruhbilim gibi kavramlarla ilişkin olmalı."the Secret-Sır" hani bir ara çok meşhur olan kitap ile başlıyor 2. bölüm.Matematik köyü ile Ali Nesin ve babası Mehmet Nusret yani Aziz Nesin ile devam ediyor. İslami kesimin kaymağın da kaymağı tabakasına sıra geliyor. Okudukça dudaklarınızın kenarında gayri ihtiyari bir gülümseme beliriyor. Bu bölümde bir söz var yazmadan geçmek istemiyorum Ernest Renan'ın "bir milletin varlığı her gün tekrarlanan bir plebisittir".Yine o kadar çok şey var ki; ancak okunur, okunur ve üzerinde çok düşünülür. Vahabilik-Modernizm-Kemalizm ,Hempher(İngiliz Ajan-İslamiyeti bölmek hedefli) Toynbee(İngiliz Tarih Felsefecisi 1889-1975, Kurtuluş Savaşı üzerine yazıları var), Trotski (her insanı bir Goethe bir Aristo yapabilme sevdası), Zealot (Kendinden üstün bir güçle karşılaştığında kendi geleneksel savaş taktiği ile savaşan ,Taliban gibi), Herodian (Kendinden üstün bir güçle karşılaştığında kendi geleneksel yöntemlerini bırakıp,düşmanın savaş ve taktikleri ile savaşmayı öğrenen Müslüman) , Şibbolet (Bir harf, bir Ş sesi, ölüm demek)
Birçok kavram, kişi, hayat düşünülmek ve tartışılmak için sizi bekliyor.
Aşağıdaki linki tıklarsanız roman kahramanlarından birinin söylediği şarkıyı ki bu bölümün konularından biri için çok uygun, dinleyebilirsiniz.
Birçok kavram, kişi, hayat düşünülmek ve tartışılmak için sizi bekliyor.
Aşağıdaki linki tıklarsanız roman kahramanlarından birinin söylediği şarkıyı ki bu bölümün konularından biri için çok uygun, dinleyebilirsiniz.
3. bölüm üzerinde ay-yıldız bulunan bir kalpak resmi ile başlıyor ve Beyaz Türkler konusuna giriş yapıyoruz. Türkiye'nin yetiştirdiği ancak değeri bilinmeyen değerlerini görüyoruz ilk defa adlarını okuyorum,Muzaffer Sherif , Niyazi Berkes gibi.
Bu arada 1916 doğumlu Prof. Halet Çambel'i inceliyor ve araştırıyorum uzun uzun internette en son 2010'da diğer arkeoloji Prof.'ü Nimet Özgüç ile birlikte Abdullah Gül ve Ertuğrul Günay'la çekilmiş fotoğraflarını buluyorum. Her ikisinin de ellerinden öpmek istiyorum, fedakarca yaptıkları çalışmalar nedeni ile. Türkiye Cumhuriyetinin laik-milliyetçi Atatürk çizgisinden laik-hümanist İsmet İnönü çizgisine dönüşüne vurgu yapılıyor. Sayfa 340'ta İskilipli Hoca ile Türk aydını hakkındaki düşünceleri okuyoruz. Kendi değerlerine yabancılaşan expat yani yaban vurgulanıyor. Yaban kendi halkı ile bağlantı kuramıyor, bu sefer de uzaklaşıp kendi dünyasını kuruyor. Bu bölümdeki "Zeitgest kurban istiyor" başlıklı yazının sonu- Zeitgeist Hegel'e atfedilen bir kavram, belli bir dönem moda olan veya baskın olan düşünce demek- "Yoksa,kendinizi hakim cübbesi kuşanmış kadıların karşısında bulmanız işten bile değildir. T.C. yasalarıdır diye şeriat uygularlar da ruhunuz duymaz" şeklinde bitiyor.
4. bölüm başlık resmi; terazi, ilk yazı başlığı "Kış Çocukları". Kürt konusuna giriş yapıyoruz.Bir cümle var Öcalan eski Ahid'in Yehova'sı PKK ise şedid ilahiyatıdır. Tüm kitap boyunca Kemalist'i, İslamcısı, Beyaz Türk'ü herkes eleştiriden payını aldı ama Abdullah Öcalan ve PKK en ağır eleştiriyi alıyor. Eski Ahid ile Öcalan'ın sözleri alt alta sıralanarak benzerlik ortaya konuyor ve bağımsız Kürt Devrimi derken "kötü huylu" bir Mezopotamya İlahı'nı hortlatan Türk solu da eleştiriden payını alıyor.Kürtün özgürleşmesi için ilk önce aydınlanması gerektiği, İngilizlerin "bir centilmenin ancak 3 kuşakta yetişeceği" darbımeseli dikkate alınırsa bunun da sancılı bir süreç olacağı vurgulanıyor. "Alacakaranlık Bölgeler" ve " Çağdaş Dünya Sistemi" kavramları ile karşılaşıyoruz. Afganistan,Libya,Suriye,bazı Balkan, Kafkas ülkeleri ,Ruanda,Kongo,Doğu Timur Alacakaranlık Bölgeler oluyor. Sovyet'lerin yıkılması ile korunmasız kalmış, küresel kapitalizmin hızlıca eline alıp yeniden biçimlendirmeye çalıştığı bölgeler. Herşeye rağmen Türkiye Alacakaranlık Bölge'lerden sayılmıyor ama henüz. Bu "henüz" vurgulaması üzerinde önemle duruluyor. Yasal Yaptırım Tekeli'ni kaybeden bir devlet yenik devlettir deniyor. Sayfa 420'nin son paragrafında PKK'nın kadın teröristlerine bir sesleniş de var.
Bahriye Üçok ve Gonca Kuriş cinayetleri ve Hizbullah.Kürt İslamcılar sahneyi alıyor bu sefer.
Geliyoruz yargıya, 1651 yılında Thomas Hobbes'un yazdığı Leviathan'a. Biraz güven ve huzur için özgürlüklerden vazgeçişe. Başörtüsü yasak olduğu için kanunu uygulayan hocanın aldığı cezaya. Hoca şaşkın, nasıl olur diyor kanunu uyguladım, cevap geliyor sen gayri resmi yasayı koklamayı bilememişsin ; Zeitgest - zamanın ruhu yasasını.
Kitabın arkasında yer alan aşağıdaki sözler roman kahramanlarının evlerinin girişindeki panoya astıkları UYARI'dan alınma.
ARSIZ, DENSİZ, İLKESİZ,HADDİNİ BİLMEZ,BAYAĞI İSEN, YANIMIZA UĞRAMA!KÜSTAH,MÜRAİ,TUFEYLİ,ZEVZEK,MÜPTEZEL,BASMAKALIP İSEN KAPIMIZI ÇALMA! PALAVRACI,KORKAK,KALLEŞ,AHLAKSIZ İSEN EŞİĞİMİZİ GEÇME!İÇTENLİKSİZ,SEVGİSİZ,PESPAYE,PAÇOZ İSEN EVİMİZE GELME! ÇİLEHANEDİR BURASI,HOŞGÖRÜ DERGAHI DEĞİL! AHDE VEFA BİLMEZ TÖVBE TUTMAZ İSEN SAKIN GELME!
Bu kitapta o kadar çok şey var ki; binde birini bile yazamadım ama binlerce kez teşekkürler...
Bu kitapta o kadar çok şey var ki; binde birini bile yazamadım ama binlerce kez teşekkürler...
Alev Alatlı'yı TV programlarında da izledim. Zekatımı ödüyorum diyor. Alev Alatlı sesleniyor, orda birileri var mı diyor, sesin geldiği yana DÖNÜYORUM, gözlerim yaş içinde...
Şenay Erol
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder