17 Mayıs 2013 Cuma

Kitap Yorumu - 1923 CUMHURİYET'İN İLK YÜZYILI 2023

Yazar - İlber Ortaylı - İsmail Küçükkaya Yayınevi - Timaş


İlber Ortaylı , başını hafifçe yukarıya kaldırarak gözlerini aşağıya çevirerek kendinden emin ve tartışma götürmez şekilde yaptığı yorumlarla ilk olarak 1999 yılında Ali Kırca'nın "Siyaset Meydanı" programında dikkatimi çekmişti. Çok dil bilir, "Tanzimat Dönemi Mahalli İdareler " ve "Osmanlı'da Alman Nüfuz' u" üzerine  tezleri bulunmaktadır, bir çok da yayını.Kitabın tanıtımını İlber Hoca yapıyor olsa da Akşam gazetesi genel yayın yönetmeni gazeteci İsmail Küçükkaya'nın  da katkılarını unutmamak gerek. Okumaya başladığınızda soru-cevap biraz da sohbetimsi bir ortam ile karşılaşıyoruz. Sorular, zaman zaman içindeki yorumlar ile bir sonraki konuya geçmeyi kolaylaştırıyor.Açıkçası tarih kitabı okumayı seven biri olarak ilk 2-3 sayfada alışmakta zorluk çektiğimi itiraf etmeliyim.Sonra sorular da oturdu konular da.

İlk soru ise "Türk Kimdir?"


Türklerin kökleri  Altay'ın etekleri Orhun Bölgesine dayanır, Doğu Asya'lıdır ve at göçebesidir. At göçebesi olması nedeniyle teşkilatçı ve çok askeridir.Evet tanım böyle. Türk Askerdir. Bu şekilde örgütlenir ve esas askeri olarak harcama yapar.Büyük geniş bir coğrafyada göçebe olarak yaşar. M.S 6. asırda Orta Asya'da Göktürk devleti iken bin yıl sonra Bosna sınırında oturmaktadır.Bu tanımdan sonra "Türk Sultan Abdülhamid'in" ve Abdülaziz Sultan'ın özelliklerine ve dönemlerine ilişkin açıklamaları okuyor İttihat ve Terakki'ye 1. Cihan Savaşına ve milli mücadele yıllarına geçiyoruz. Mustafa Kemal'in kendi arkadaşları arasından nasıl sıyrıldığına geliyoruz. Üstün bir adam tanıma ve farklı açılardan bakabilme yeteneği var, kimin neyi nereye kadar yapabileceğini çok iyi biliyor Atatürk.Kişisel yükselme ve kendi milletini yükseltme hırsı da epeyi etkili öne çıkışında.

Şevket Süreyya Aydemir'in 3 ciltlik "Tek Adam" ve Falih Rıfkı Atay'ın "Çankaya" sını okumuş biri olarak(ki Atatürk'ü tanımak ve anlamak için kesinlikle yeterli değildir)  yukarıdaki özelliklerine bir şeyi daha eklemek isterim, hitabet ve ikna gücünü. Odasına hışımla girip kuzu gibi çıkanlar az değildir. O zamanların kadrosu içinde en detaylı düşünen kişidir. Bu arada Hilafet'in kaldırılmasına ilişkin bir şey okuyorum, şöyle ki Abdülmecid biraz itidalli davransaydı Hilafet kalırdı yönündeki düşüncelere yer verilmiş. Aydemir de kitabında Abdülmecid'in Cuma selamlığına çıkması ve bir Padişah gibi ulufe dağıtması nedeniyle sabrın taştığı ve Hilafetin bu nedenle kaldırıldığını anlatır.Benim düşüncem ise Saltanat kaldırıldığında yanı Osmanlı Hanedan'ı tamamen yönetimden uzaklaştırıldığında ve Cumhuriyet ilan edildiğinde Hilafet de gerçekte kaldırılmıştı. Hilafet  dini gibi gözükse de aslında bir siyasi makamdır. Abdülmecid bana göre davranış biçimi ile hatalı değil, kendi içinde tutarlıdır. O da daha önce atalarından gördüğü ve bildiği ve aslında gerçeğe uygun işi yapmaya çalıştı ki Cumhuriyet'in ilan edildiği bir ortamda müslüman mahallesinde salyangoz satmak demekti.Bugün hani şu bazen ortaya çıkıp da işte saltanat kalktı Hilafet kalkmasaydı türünden eşyanın tabiatına aykırı yorumları duydukça şaşırıp kalıyorum. Arap ülkeleri üzerinde bir siyasi gücümüz olurmuş. Araplar zaten Hilafeti benden aldın diye sana kızmış. Birinci Cihan Harbinde İngiliz'le bir olurken temelindeki düşünce bu.

Türkiye Mareşali başlığı altında sayfa 85'ten başlayıp sayfa 150'de  İsmet İnönü devrinde biten  sayfalar boyunca Mustafa Kemal Atatürk -Kemalizm- Devrimler oldukça ilginç ve cesur sorular ile analiz ediliyor. İngilizler milli mücadeleyi Kemalist Hareket olarak adlandırıyor , 1925'den sonra Türkler de kullanıyor, ilk anlaşılan şey Cumhuriyet. İkincisi din ve devlet işlerinin ayrılması.Bir sonrası medeniyet savaşı yani fenni üretim yapacaksınız, sanayi kuracaksınız, okuma seferberliği yapacaksınız, yeryüzüne,coğrafyaya,olaylara,tarihe bakmasını bileceksiniz. Pozitivist yurtseverlik çizgisidir diyor Kemalizm, İlber Ortaylı. İkinci Adam İsmet İnönü ve daha sonra Adnan Menderes dönemi.Varlık vergisi, köy enstitüleri, yıkımlar, tarihin talan edilmesi ve diğer birçok konu. Benim için çok faydalı bölümlerdi. Daha sonra, Demirel, Ecevit, Erbakan,Türkeş mercek altına alınıyor. Bilmediğim çok şey varmış. Bütün bu siyasetçiler saygı ile eleştiriliyor. Uslup hoşuma gidiyor. Kimsenin üstü çizilmiyor. Hepsi bu toprakların çocukları olarak yerini alıyor. O kadar sıkılmıştım ki her şeyin ama her şeyin en kötü şekilde ve acımasızca eleştirilmesine. Karışık dönem ve 1980 darbesi. 1982 Anayasasına "hayır" diyen İlber Ortaylı 1980 darbesinin arkasında duruyor, çünkü iç savaş'a doğru gidiyorduk diyor.

 Açık söyleyeyim, o günleri yaşayan biri olarak gerçekten yurdunu seven ve her gün ölen gencecik üstelik yetişmiş üniversiteli öğrencileri gören biri olarak  bu işe dur denilmesi gerekiyordu ve maalesef ve ne yazık ki siyaset "dur" diyememişti. Çok temel bir problemimiz var bu sorun bugün de tüm canlılığı ile sürüyor. Ötekileştirme. Genlerimize mi işlemiş? Asker milletiz de ondan mıdır nedir? Bir düşman bulmamız lazım. Futbolda da böyleyiz, siyasette de böyleyiz, günlük hayatta da böyleyiz. En kötü sıfatlar bizden biraz farklı düşünenler için. Uzlaşamıyoruz bir türlü.

Kitapta Kıbrıs'tan  68 kuşağına, zengin sınıf yaratımından yolsuzluklara, demokrasilerin çıkış kaynağından lider sultasına, ordunun terfi-hiyerarsi yapısına, lider özellikleri taşımaya kadar bir çok konuda oldukça ilginç tespitler var. Örneğin Ecevit diğer bütün iyi yönlerine karşın zayıf yanı, insan tanımama olarak gösterilirken Demirel ve Erdoğan insan sarrafı olma  özellikleri ile sıyrılıyorlar. Özal ise bu konuda zaman zaman başarılı. Hangi alanda olursa olsun yönetici olmanın gerek ama yeterli olmayan şartı sanırım.

Türk milliyetçiliğini kasaba milliyetçiliğini aşamadığı için başarısız buluyor İlber Ortaylı. Türk Solu'nu da yüzeysel kalmakla.Aslında her ikisini de yüzeysel buluyor. Cumhuriyet'i iyi hukukçu ,iyi öğretmen, dünyayı batısı ile doğusu ile tanıyacak, anlayacak ve  Türkiye'yi analiz edecek vizyon sahibi siyasetçi, aydın, düşünür(Liselerde dahi felsefe dersini kaldıran bir eğitimi sistemi sonucunda başka ne bekleyebilirdik ki) yetiştirmekte başarısız buluyor. Özellikle hukuk en zayıf nokta. Hakimlerin hemen her zaman Yassıada duruşmalarından günümüze kadar davalıları çocuk gibi azarlama huyundan bahsediliyor. Elitist bir eğitim sistemi öneriliyor.

Hazır yeri gelmişken söylemeden geçemeyeceğim. Türkiye'de ki eğitim sistemi toptan değişmeli bana göre. Eğitim sistemi hem iç dünyamıza hem de dış dünyamıza hitap etmeli. Erdemleri  yani dürüstlüğü, cesareti, fedakarlığı,adaleti, öğrenmeyi , kıskançlığı  öğretemezseniz, üzerine yaşama sanatını koyamazsanız en önemli insan kaynağınızı heba ettiniz demektir. İyi düşünülmüş tasarlanmış kendi gelenek ve göreneklerimizden de istifade etmeyi bilmiş , aydınlanmayı es geçmemiş tüm ülkeyi kapsayıcı eğitim sistemi evlilikleri de kolaylaştırır. Bugün bir çok genç dar bir alana sıkışmış kalmış durumda. Sevgiyi yakalasa bile şu şuna bu buna uygun olacak diye arayıp duruyor,başlıyor sonunu getiremiyor, seçenekler az denk de gelmiyor.

Koalisyon dönemleri Özal'ın Cumhurbaşkanlığından sonraki başbakanlar konu edinilmemiş. Sanırım o karışık dönem anlatılmak istenmemiş. Daha önce Mehmet Bican'ın "28 Şubat'ta Devrilmek" kitabını da burada yazmış  ve o dönemi yaşamış biri olarak anlayabiliyorum.

Bu arada bir öneri de var, hazır anayasa çalışmaları süremezken 1924 Anayasasının bazı değişikliklerle pekala Türkiye'nin sorunlarını çözebileceği yönünde.

Tarih'le ilgili kitapta yer alan iki önemli sözü burada yazmadan edemeyeceğim.

Birincisi "Tarih yapmak kadar yazmak da önemlidir"
İkincisi "Tarih detaylarda gizlidir."

Bir kitabı okursunuz sizin dikkatinizi çeken konular bir başkasının dikkatini çekmez, bir başkasının dikkatini çeken konular da sizin dikkatinizi çekmez.

Türkiye Cumhuriyet'ini daha iyi tanımak için anlamak için  eleştirmek için fikirlere katılıp katılmamak için geleceğe sağlam adımlarla yürümek için okunulması gereken kitaplardan biri. İlber Ortaylı- İsmail Küçükkaya 1923- 2023 Cumhuriyet'in İlk Yüzyılı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder