15 Kasım 2013 Cuma

Kitap Yorumu- İşaret Parmağım - Alper Kaya

İşaret  Parmağım
Alper Kaya
Ben Yazarım Yayınları

Yorumunu yapacağım kitap bir ödüllü kitap. I. Ulusal, Engelli Yazarlar Edebiyat Yarışması Öykü Kategorisi Birincisi.

Evet engelli, evet kitabın adı 'İşaret Parmağım', çünkü bu kitap ALS(Motor Nöron Hastalığı) 'na yakalanmış Alper Kaya tarafından sadece sol işaret parmağı kullanılarak yazılmış bir öykü kitabı.Alper Kaya 1961 yılı Van doğumlu, 1984 Dokuz Eylül Tıp Fakültesi mezunu. 1990 yılında motor nöron hastalığı teşhisi konuluyor.2004 yılına kadar göz hastalıkları uzmanı olarak çalışıyor. Şu anda boyundan aşağısı tamamen felç.

Kitap Önsöz ile başlıyor, Sonsöz ile bitiyor. 11 öyküden oluşuyor.Öykülerde dil genellikle daha bir süslüdür, daha bir güzel akar konular, daha bir kulağa hoş gelir kelimeler, duygular daha bir hissedilir, daha bir küçük daha bir özeldir. Öyle yazılır çünkü hikayeler, öyle alışmıştır hikaye okuyucusu, öyle sever. Hikaye sevenlerin seveceği bir kitap İşaret Parmağım. Öyle tat bırakıyor, kalpte, akılda.

Kitapta bütün öyküler ayrı ayrı güzel, bazılarında hastalığın derin izlerini bazılarında ise esintisini hissetmek mümkün.Bilim kurgu ve alacakaranlık kuşağı türü hikayeler de yer alıyor.  Ben en çok  "Bir Kadın, Bir Erkek, Bir Şarkı", "Rüya Tuzakları","Tik,Tak", "Manyetolu Telefon" hikayelerini sevdim. Ama kitabın en sonunda öyle bir "SONSÖZ" yer alıyor ki, en umutsuz anınızda okuyup, haydi tekrar yola diyerek yaşam gücünüzü, mücadelenizi yeniden canlandıracak bir son söz. Yeniden sahip olduklarınız için binlerce kez şükredeceğiniz bir son söz, yeniden geleceğe  umutla bakacağınız bir son söz. Yeniden yüz binlerce deniz yıldızı arasında seçilip denize fırlatılan deniz yıldızı gibi hissedeceğiniz bir sonsöz.

Hikayeleri sevdim ve heyecanla okudum. İşaret Parmağım öykü tadını doya doya duyumsayacağınız ve ödülü hak etmiş bir kitap.

Alper Kaya ile ilgili internette araştırma yaparken youtube'da Cüneyt Özdemir'in "Fark Yaratanlar" programının video görüntüsüne rastladım. Tarih 23 Ağustos 2011 gözüküyor. Aşağıdaki linkte bu program yer alıyor. İlgilerinize...

http://www.youtube.com/watch?v=pXZ602H_CJs


İthaf Yazısı: Benden asla vazgeçmeyen, biricik eşim Elçin ve kızımız Ece için...
Sayfa sayısı:80
benyazarim.com

11 Kasım 2013 Pazartesi

Kitap Yorumu - Suna Kıraç - Ömrümden Uzun İdeallerim Var


Ömrümden Uzun İdeallerim Var - Suna Kıraç
Yayına Hazırlayan- Rıdvan Akar
Suna ve İnan Kıraç Vakfı
Tür- Biyografi

Kitap okuma serüvenimde ilk başlarda birinci sırayı hep roman ve hikayeler aldı. Zamanla dikkatimi biyografi yazıları çekmeye başladı. Daha gerçek ve daha öğretici idiler.İstisnasız hepimiz, yaşamımızın süresine göre kısa veya uzun bir sınavdan geçiyoruz. Öğrenim hayatı boyunca girdiğimiz sınavlar işin kolay yanı, bizi en çok zorlayan kaderimiz-yaşam öykümüz değil mi aslında?

Kitabında da belirttiği gibi erkek çocuk beklenirken kız çocuk olarak dünyaya gelen, babası Vehbi Koç'a karakter özellikleri bakımından en çok benzetilen Türkiye'nin en büyük işvereni ve en zengini Vehbi Koç ailesinin 4. ve en son ferdi, küçük kızı Suna Kıraç da "ömrümden uzun" diyerek,  yaşam;  "ideallerim var" diyerek de mücadele gücünü, yaşam öyküsüne gerçekten çok yakışan bir başlıkla ifade ediyor.

Dikkatimi çeken ve hoşuma giden zaman zaman başlıklardaki konuyla ilgili yapılan kelime oyunları ve vurgulamalar oldu.

Kitap, biri yayına hazırlayan, diğeri Suna Kıraç tarafından hazırlanmış iki ayrı önsöz ile başlıyor
Bir Yaşam Öyküsü /  1. perde olarak adlandırılan ilk bölüm daha çok özel yaşama ayrılmış. Doğumu, ailenin Ankara ve İstanbul'daki yaşamları, aile çevreleri, kardeşleri,babalarının yabancı dilin iyi öğrenilmesini ilişkin tutumu üzerine yabancı dadılar ile geçen zamanlar,ilk, orta, lise yılları, arkadaşları anlatılıyor.Bu arada siyaset ve sanat dünyasından bir çok isim, arkadaş ve dost olarak sıralanıyor.Okul yıllarında Suna Kıraç'ın Engin Cezzar'a olan hayranlığını öğreniyoruz. Büyükler  (Semahat Arsel ve Rahmi Koç) ve küçükler (Sevgi Gönül ve Suna Kıraç) kelimeleri ile 4 kardeş arasındaki ilişkinin tanımı konuluyor. Sayfalarda ilerledikçe, Rahmi Koç ile Suna Kıraç arasında tatlı bir rekabet olduğunu hissetmemek ise, mümkün değil.Ablaları Semahat Arsel'in kist hidatik hastalığı ve Sevgi Gönül'ün kulakları ile yaşadığı önemli sağlık problemlerinin aileyi ne kadar yorduğu ve üzdüğünü öğreniyoruz.

1. perde,  İnan Kıraç ile Suna Kıraç arasındaki  bir çeşit köşe kapmacaya, kovalamacaya benzeyen oyun sonunda gerçekleşen evliliğin anlatıldığı "İnan'çlı yaşam", uzun yıllar çocuk beklentisi içinde olup sonunda kızları İpek'in hayatlarına girişinin anlatıldığı  "İpek'si bir yaşam" başlıklı bölüm ile sona eriyor.

2. bölüm İş Kadını Suna Kıraç/2. Perde başlığı ile adlandırılmış ve kitabın ağırlıklı bölümü. Kolejden mezun olup yurt dışından kabulü geldiği halde  üniversite tahsili hayalleri, babası Vehbi Koç tarafından 'benim üniversitem en iyi üniversite'dir mottosu ile engellenen ve ' Vehbi Koç Üniversitesi'nin ilk ve tek öğrencisi olan Suna Kıraç'ın iş hayatına girişi, grevler, Arçelik'in büyümesi, Türkiye'nin Özal'la birlikte korumacı ekonomik sistemden çıkıp açık pazara geçmesi,bu durumun getirdiği kaygılar, yabancı ortaklıklar, bu ortaklıklara karşı sergilenen tutumlar ve bir eğitim sevdalısının mücadelesi gözlerimizin önünden geçiyor.Yazışma alışkanlığı vurgulanan özelliklerden biri, babasına, üst kademeye, farklı yöneticilere yazılmış mektuplardan örnekler kitapta yer alıyor.Hani şu bayramlar bazen çok üst üste gelir arada bir-iki gün vardır da onu da yıllık izinden alır uzun bir tatil çıkartırsınız ya kendinize, böyle bir durum üzerine üst kademeye  gönderilmiş bir mektup yer alıyor kitapta örneğin.Yönetimdeki ciddiyetini, iş takibini, ayrıntılara dikkat edişini, özeni net bir şekilde görüyorsunuz.Tüm mektuplarında, konunun özü, sıkıntının neden giderilmesi gerektiği saygılı ve yalın bir dille anlatılmış. Koç Üniversitesi'nin kurulması , Türkiye Eğitim Gönülleri Vakfı'nı(TEGV) kurması ve eğitim için harcadığı muhteşem çaba.Bu çabalarında ön plana çıkmak istemediği vurgulanmış ki gerçekten de bunu başarmış Suna Hanım. Zira TEGV'nin kurucusu olduğunu bilmiyordum bu kitabı okuyana kadar. Koleksiyon, ailenin  anne Sadberk Hanım'dan gelen ve baba Vehbi Koç'un vasiyeti ile daha da şekillenen tutkusu, Suna -İnan Kıraç çiftinde zirve yapıyor bu tutku. İstanbul'un Pera'sında, Suna-İnan Kıraç vakfına ait Bir Pera Müzesi , Antalya'da AKMED -Suna-İnan Kıraç müzesi olduğunu yine bu kitap sayesinde öğreniyorum.

Ve ALS(Amyotrophic Lateral Sclerosis- Motor Nöron Hastalığı).Belki bazılarınız çok iyi biliyor, bazılarınız biraz biliyor bazılarınız ise hiç bilmiyor.Kişinin tüm beyinsel faaliyetleri çok iyi çalışırken hemen hemen tüm organlarının yavaş yavaş fonksiyonlarını yitirerek çalışamaz hale gelmesi demek. Kısacası ilk önce konuşamaz, sonra yürüyemez, sonra yazamaz, sonra nefes alamaz hale gelebilirsiniz demek. Hastalık her hastada farklı şekilde ilerliyor.Kara delikler, big-bang  gibi evrenin oluşumuna ait teoremlerin sahibi bilim dünyasının Stephen Hawking' i de bir ALS hastası. Bu hastalığın başlangıcı, tüm detayları, hastalık ile ilgili mücadele, bugün sadece gözleri ile yaşama sımsıkı tutunan Suna Kıraç'ın "ömrümden uzun ideallerim var" adlı yaşam öyküsünde; okunmaya ve öğrenilmeye değer.


İthaf yazısı: Beni yaşatan İpek'e               
                 Beni(mle) yaşayan İnan'a...

Sayfa Sayısı: 326

Resimler:  Suna Kıraç'ın Albümünden başlığı altında çeşitli dönem ve dönüm noktalarına ait 38 adet resim.
İçindekiler dışında kitabın sonunda bahsi geçen kişilerin alfabetik olarak adlarının yer aldığı bir dizin de bulunuyor.